16 Aralık 2009 Çarşamba

Dal Rüzgarı Affeder

DAL RÜZGARI AFFEDER !
_________________________ . . . . . ___________________________






_____________________________________________
Dal rüzgarı affeder !
ama kırılmıştır bir kere...
_____________________________________________



_____________________________________________
Her gün yeni bir keder bulur
Yakıştırır göğsüne.
_____________________________________________



_____________________________________________
Günler uzar yıl olur...
_____________________________________________



_____________________________________________
Aslında hepsi aynı hikaye!
_____________________________________________


_____________________________________________
Dal rüzgarı affetse bile
Kırılmıştır bir kere...
_____________________________________________


_____________________________________________
Cam yapışır kalp yapışmaz ...
_____________________________________________


_____________________________________________
Sen unutsan ruhun unutmaz !
_____________________________________________



_____________________________________________
Zaten unutmak bize yakışmaz
Aşk acısı olsa bile...
_______________________________________

28 Eylül 2009 Pazartesi

Konfüçyus'un Aşk Öğütleri

Konfüçyus'un Aşk Öğütleri

1- Tedavi edilemez derecede romantik olun.

2- Birlikte kitap okuyun, elele tutuşun ve birlikte düzenli yürüyüşlere çıkın.

3- Gülümsemeler bulaşıcıdır. Ona da bulaştırın.

4- Güvenilir bir sırdaş olun ve onu hiç kimseye şikayet etmeyin.

5- Onun en sevdiği çiçeği, rengi, müziği, şiiri ve yazarı bilin.

6- Ona, beklemediği hoş sürprizler yapın. Hiçbir neden yokken de kart ya da küçük aşk notları yollayın.

7- Birbiriniz için özel ve gizli takma adlar bulun.

8- Aşk, birlikte saçmalamaktır. Arada bir, birlikte sonuna kadar saçmalayın.

9- Kimin haklı olduğunu tartışmayın, neyin doğru olduğuna karar verin. Her tartışma sonunda barış anlaşmasını bir öpücükle imzalayın.

10- Sevdiğinizi yalnızca onun duyabileceği biçimde eleştirin. Övgünüzü ise bütün dünyaya duyurun.

11- Bedeninize iyi bakın. Daima sağlıklı ve dinç olmayı hem kendinize hem de ona borç bilin.

12- Bir kucaklaşmadan ilk ayrılan siz olmayın.

13- Eş seçmek kitap seçmeye benzer, iyi tasarlanmış bir kapak ve cilt ilginizi çekebilir. İceriği sağlam olmadıkça sonunu getirmek zordur.

14- Aşk için evlenin. Hem eşinizin hem de kendinizin en iyi arkadaşı olun.

19 Haziran 2009 Cuma

Yaşama Dair Güçlü Olmak

Hayat bizi ağlarını daha doğduğumuz hatta anne karnında var olmaya başladığımız gün kaderimizi çizmeye başlar. Bu kader bizim başlangıcımız ve sonumuz olan yaşamımızın değişmez bir parçasıdır. Öyle insanlar gelirki hayata hiç bir şey anlamadan hayatını çürürtür sonra da göçer gider bu diyardan. İşte çoğumuzda hayattan korkmasının nedeni budur. Hiç bir şey yaşamamış olmamızdır. Bir gül öyle güzeldir ki onu öldürmeye kıyamayız onu koparmayız ya da ona zarar gelmesi istemeyiz. Böyle ince ruhlu insanlarda vardır. Onlar hayatlarından zevk almasını bilirler. Hayata sadece para para diyen Napolyon gibi para diye haykırmazlar. Bazıları vardır hayatı yaşarlar. Zenginliğin mutluluğun(parası olmayan ya da az olana göre) keyfini atarlar. Dünya yı dolaşırlar hayatı yaşarlar. Ama onlara sorsak bu hayat mı der belki de... Hayat budur. Kimsenin gözünün yaşına bakmadan yapabileceğini gördüğü insanların hayatlarına karışmadan yaşama tutunabilmektir. Bir kitapta yazılan yazı gibi "Gün doğmadan geldingün batmadan gideceksin".
Hayata nasıl bakarsan öyle yaşarsın. 3 günlük hayatta misafiriz biz. Bazıları sınav olarak görür dersine çalışır bazıları yaşam diye görür bunu yaşamaya çalışır. Hepimiz farklıyız hepimizin yolu ayrı.Ama bitiş noktası aynı. Hepimiz doğarbüyür ve ölürüz. Bu bizim kaçınılmaz yolumuzdur. Bugün başkası için ağlarsın yarın başkalarıda senin için ağlar.



Özgün Akar

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Sadece Sevdim Seni









Yasaklar diyarından derviş gibi geçerek,
Gözyaşlarımdan kalbime ılık ılık süzülerek,
Lisan-ı aşk ile, ''aziz ve sevgili dostum'' diyerek,
Sinemden vurdun beni, en kalb-i muhabbetinle.

Bir bebeğin düşlerinde gördüğü, melekler gibi gülerek,
Perdelerime yansıyan gökkuşağının renklerine bürünerek,
Hükmettin ruhumun en ince dallarına..
Sen; seni, hercai kelebek...
Kah kondun, kah uçtun, ıslak kirpiklerime.

Bir ilahi sedası mıydı uzaklardan gelen?
Bir nur halesi miydi etrafımda pervane gibi dönen?
Karanlık gecemin ayazında,
Sabah rüzgarı mıydı tenimde esen?
Hançer-i aşkını sapladın da gittin, dertli yüreğime.
















Bir çöl güneşinin sıcağında, içtiğim su gibi sevdim seni...
En kutsal kitabımı okuduğum kadar,
Dudaklarımdan dökülen harfler gibi sevdim seni.
Mekke çöllerinin bir garip yolcusu gibi...
Avuçlarımda yitirdiğim aşkın, serabı mı oldun şimdi?

Gecemin engin deryasında yüzerdi gizlerim...
Gizlerimin tutsağı idi hep hayallerim.
Serseri bir kurşun çıkardı su yüzüne!
Elveda derken, sürgün etti gözlerine.

Hani erişilmeyen bilinmezliği sevgimizin?
Hani göğe çıkan ebediyeti dostluğumuzun?
Şimdi sen yoksun, aziz ve sevgili dostum...
Ateşlerde mi yanayım, aşkına mı sığınayım?









Bir gülü kokladığım gibi sevdim seni,
Dualara inandığım kadar sevdim seni,
Elveda deyişinle acıya dönüştü sözlerin...
Ömrümün tadı acılarda mı kaldı şimdi?

Bir ağacın toprakta eriyen çiçekleri miydi sevgimiz?
Bir yıldızın geceden kaydığı kadar mıydı aşkımız?
Ölümsüzlüğünü yüreğimde öldürdüğüm gibi sevdim seni,
Cennet'i özlediğim kadar, yollarında yürüdüğüm gibi sevdim seni...

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Unut Beni Can!…


Bu kaçıncı gece hasretinle yandığım
Kaçıncı gece yıldızları yıkadığım gözyaşlarımla?
Mesafeler yırtıldı hıçkırıklarımla
Bosnalı kadınlar duydu feryadımı.
Sen, sen duymadın mı can?

Ne vardı bu kadar uzak yerlerde açacak?
Benden uzak o iklimlerin,
Benden uzak o şehrin,
Kahrolası o kalabalıkların
Benim kadar ihtiyacı mı vardı sana,
Benim kadar hasret çekti mi
Kahrolası o şehrin semaları,
Benim kadar yandı mı?
Ne vardı can?
Ne vardı uzak iklimlerde açacak?
Ne vardı kendimizi bu kadar kahredecek?
Kara trenler umut olmamalıydı,
Uzayan yollarda kalmamalıydı bakışlar.
Dünya, bir tek nokta olmalıydı can…
Bir tek noktada doğmalıydık.
Dönüp dönüp sana varmalıydı yollar,
Ben, hep hasret türküleri söylememeliydim,
Sen, hep hasret şiirleri okumamalı.
Hasret diye bir söz olmamalıydı lügâtlarda
Geceler boyu hergün göz yaşlarımla ıslanmamalıydı yıldızlar.

Gönlüm bu sevdaya dar gelir oldu
Boğuyor karanlıklar can…
Mesafeler kurşun oldu amansız,
Feryadıma şahit oldu yıldızlar
Can… Can…
Hasretin ağır bir yük omuzlarımda.
Ben çekmekten usandım,
Sen usanmadın mı?

Bildim, bitmeyecek bu hasret!
Uzak iklimlerde açmış iki çiçeğiz.
Hangimiz gelsek diğerinin yanına,
Kuruyup, kaybolacağız.
Ben, kıraç topraklara döndüm can,
Ben, kurumuş dereler gibiyim.
Issız mağaralarda kaldı umudum.
Belli bu sevda kahredecek bizi,
Unut be can…

Unut bu sonu gelmez sevdamızı…
Bırak yeni güneşler doğsun semalarında
Bulutlar gizlemesin yıldızlarını
Yeniden başlasın herşey
Yeniden doğ bensiz şafaklarda.
Unut can,
Unut senin için yazdığım sevda şiirlerini.
De ki; bir rüya idi bitti.
De ki; bir hayaldi,
Solgun aynalarda yansıyan.
De ki; bir romandı,
Sonu koskoca bir hiçle biten.
Unut beni can,
Unut vakit varken…
Bırak hasretin bana kalsın.
Varsın cehenneminde kavrulsun gönlüm.
Ben yine her gece saçlarını koklayayım uzak yıldızlarda.
Gözlerimde takılı kalsın hayalin.
Sen unut can,
sen unut!
Kahredersem,
Milyon kere kahrolayım !

29 Nisan 2009 Çarşamba

Karşılıksız Aşk

Karşılıksız Aşk



sen seversin sevdiğini
o bilmez senin onu sevdiğini
sen sever zannedersin onun seni sevdiğini
ama o seni sevmez,senin onu sevdiğin gibi
her kareketinden bir anlam çikartirsin
bir küser bir barişirsin
bazen günlerce yüzüne bakmassin
artik sevmeyeceğim diye,gönlünü avutmaya kalkarsin
ama yine dayanamayip yine onu seyre dalarsin…

19 Nisan 2009 Pazar